Berlin'de yaşam ve harcamalar
İstanbul’dan Berlin’e taşındığımda, henüz ilk maaşımı da almadan önce masraf kalemleri ve paranın değeri hakkında pek bir bilgim yoktu. Daha önce Şubat 2004 senesinde tatil için gelmiştim. Ancak o dönem ne para kazanıyordum ne de dünyanın nasıl döndüğüyle ilgili en ufak bir fikrim vardı. Ayrıca bir yere turist olarak gelmek ve yaşamak arasında da dünyalar kadar fark var tabii ki.
Öncelikle şunu belirteyim, yazıdaki paraları 9'la çarpacak olan varsa hemen şimdi okumadan çıkabilir.
İş sözleşmesini imzaladıktan sonra ilk iş kalacak bir yer bulmam gerekiyordu. Çünkü mavi kart başvurusunda bulunurken sizden ikamet edeceğiniz bir adres istiyorlar. Ben de öncelikle burada yaşayan arkadaşlarıma danıştım. Berlin’de ev bulmanın imkansıza yakın olduğunu öğrendim. Yani param var, o halde istediğim gibi bir ev bulabilirim denklemi maalesef burada geçerli değil. Aynı eve sizinle birlikte onlarca insan başvuruyor ve ev sahibi canı kime vermek istiyorsa ona veriyor. Herkes, Afrika’da antilop görüp avına koşan aslanlar gibi aynı anda eve hücum ediyor (ALLAH ALLAH ALLAH ALLAH ALLAH ALLAH).
Ev başvurusu için de neredeyse vize başvurusu kadar belge isteniyor:
- Schufa (bu çok önemli. sizin kredi notunuz)
- 3 aylık maaş bordrosu (bu çocuğun durumu iyi, verin şu evi)
- Eski kaldığınız ev sahibinden “BU KİŞİNİN BORCU YOK , KİRAYI HEP ZAMANINDA ÖDEDİ” belgesi.
- Cover letter (yemin ederim evinize çok iyi bakıcam, valla ses yapmıcam.)
Eve çift olarak başvurduğunuz zaman daha çok şansınız oluyor. Bekar olarak başvurunca tercih edilmeme sebebi bu sefer, içerde 7/24 seks partisi yapacağınızı sanmaları değil de kirayı iki kişi daha rahat öder diye düşünmeleri. Kiralık ev işi çok zor olduğu için ben de şansımı kısa süreli olarak kalabileceğim, eşyalı ve faturaların da son fiyata dahil edildiği evlere bakmaya başladım. Bunlar normalden çok daha pahalı. Ama henüz Berlin hakkında pek bir fikrim olmadığı için WG’de (paylaşımlı ev) kalmak istemedim. Evi bulduğum şirkete henüz daha Berlin’e gitmeden parayı gönderip evi ayarlamak baslangıç olarak daha kolay ve mantıklı geldi.Yararlandığım siteler :
Maalesef korona döneminde ev değiştiremediğim icin ilk yerleştiğim 24 metrekare eve, bir süre daha hayvan gibi para vermek durumda kaldım. Neyse ki 4 aydır bir WG’de kalıyorum ve kenara daha çok para koyabiliyorum.
Buraya gelip de yaşamaya başlayınca insan ister istemez, bulunduğu ülkenin hayat tarzına adapte oluyor. Yani bu en azından benim için böyle oldu. Mesela, burada insanların meyve ve sebzeleri tane ile alması kimisine ilginç gelebilir ve bu durumu yadırgayabilir. Bana tam tersi çok mantıklı geliyor artık. Çünkü zaten her yerde market var, biterse gidip alabiliyorum. Yarın o sebzenin veya meyvenin fiyatının yine aynı olacağını da biliyorum. Savaş yok, kıtlık da yok ne diye eve 2 kilo portakal alayım. İhtiyacım olduğu kadar alıyorum. 2 tane elma 3 tane muz. Bunun yanı sıra Berlin’de ikinci el ürün kullanımı cok yaygın. Her şeyin ikinci elini bulabiliyorsunuz. Kıyafet, elektronik eşya, kitap bisiklet vs… Bunun fakirlik veya zenginlikle hiç alakası yok. İnsanlar bu şekilde yaşamayı tercih ediyorlar ve buna gore tasarlamışlar hayatlarını. Kıyafet konusunda hala çekimserim. Ama geri kalan eşyaları ikinci el almak bazen mantıklı olabiliyor. Ben hem burada yaşadığım tecrübelerin etkisiyle(kovulma hikayem) hem de yabancı bir ülkede tek olduğum için çok fazla para harcamamaya özen gösteriyorum. Ne zaman ne olacağı belli olmuyor, her duruma hazırlıklı olmaya çalışıyorum. Örnek vermek gerekirse geldiğimden beri kendime üç şey satın aldım :
- Bose ® QuietComfort 35 Wireless Headphones II (Amazon indirimi vardı €185)
- Nike Air Zoom Pegasus 37 Shield (€130)
- Decathlon city bike (ayağımız yerden kesilsin.3 vites, €300)
Ayrıca genel olarak ne kadar harcandığı hakkında birazcık fikir edinebilmeniz adına bazı aylık masraflarımı da eklemek istedim :
- Spotify (€9.74)
- Amazon Prime (€7.99)
- Disney + (€6.99)
- Dazn — buranın beinsport’ u(€11.99)
- Alman Akbili (€63.42)
- Medium (€4.13)
- Kira (€640)
- Market (€400)
- Bisiklet sigortası (bisikletleri peynir ekmek gibi çalıyorlar. €6)
- Sorumluluk sigortası (€3)
Sorumluluk sigortası çok gerekli. Örneğin markettesiniz yere sepetinizi koydunuz ve bir cefakar Alman vatandaşımız sepeti görmedi, takıldı ve düştü. Diyelim ki bileği burkuldu veya kırıldı. Sorumluluk sigortanız varsa doğabilecek masraflar sigortanız tarafından karşılanıyor. Bunu mutlaka yaptırın ki başınız ağrımasın…
Yazımı bitiriken, geçen hafta sonu Türkiye’den Ümit Büyükyıldırım ile Almanya’da Çalışma ve Yaşam hakkında yapmış olduğumuz sohbete bakmanızı öneririm. Genel olarak her şeyi anlatmaya çalıştım.