İyisiyle, kötüsüyle

Ekin Alcar
5 min readJan 10, 2021

--

Photo by Wil Stewart on Unsplash

Bu yazıda, burada geçen 1 sene 2 ayımı elimden geldiğince eğrisiyle doğrusuyla, genellemelerden uzak durarak değerlendirmeye çalışacağım. Buraya gelme konusunda karar aşamasındaysanız veya kuşkularınız varsa, bu yazıda belirttiğim noktaların işinize yaramasını umuyorum.

Benim için iyi yanları :

Ulaşım : Öncelikle bisikletle istediğiniz her yere gidebiliyorsunuz. Çünkü şehrin bütün yollarında sağ tarafta sadece bisikletlere ayrılmış güzergahlar mevcut. Bunun yanı sıra araba paylaşım uygulamaları da oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Arabasız da bir yaşam mümkün anlayacağınız. İstanbul’dan gelen biri olarak toplu taşıma bana göre asla kalabalık değil. Ancak buradaki arkadaş çevremden edindiğim bilgilere de dayanarak her geçen gün bu kalabalığın artmakta olduğunu söyleyebilirim. Onun dışında her köşe başında kullanıma hazır elektrikli scooterlar da bulabiliyorsunuz. Hemen hemen her yere otobüs, tramvay, metro veya tren ile ulaşabiliyorsunuz ve bağlantı noktaları arasındaki mesafe gerçekten çok kısa.

Hayat Standardı : Orta sınıfın kral olduğu bir yer Almanya, özellikle Berlin. Benim de az çok hayat tarzıma uyduğu için asla yadırgamadım. Ortalama maaşlar 2300–2500 Euro arası. Yani asla Amerika ve Türkiye’deki gibi bir maaş alma söz konusu değil. Tabii ki net 5 bin Euro ve daha fazla maaş alan binlerce insan da var. Ama bu insanların sizin çevrenizde olmayacağının ben garantisini verebilirim. Burada ortalama veya biraz üstü bir maaş kazanarak hiç de fena olmayan bir hayat yaşamanız mümkün. Kenara para koyabilirsiniz. Zorluk çekmeden fatura ve ev kiranızı ödeyebilirsiniz. Hobileriniz için para harcayabilirsiniz. İki kişiyseniz ev satın alabilirsiniz(bankadan kredi çekerek). Çok istiyorsanız rahatlıkla birkaç ay para biriktirerek araba da alabilirsiniz.

Market : Bazı sebzeler kırmızı etten daha pahalı…

Alım gücü : Dediğim gibi belli başlı bir standart için tasarlanmış bir yer burası. Belki size 2500 euro çok para gibi gelmiyor ya da idrak edemiyorsunuz. Ama şöyle ifade edebilirim, aşağı yukarı 3 tane yeni cillop iphone 12 alabiliyorsunuz bu parayla. Neden telefon, iphone örneğini verdim özellikle, çünkü iphone 12 Türkiye fiyatı 10bin tl. Çevrenizde kaç kişi acaba 10bin tl kazanıyor bir düşünün..

Alkol : E-e-e-e-e-e-esrar, içki, a-alkol, viski , Sen-ben, çıplak ve ıslak, seksi Küvette seks, küvette seks Küvette seks, küvette seks

Marketlerde biranın 0.80 cent ve bir şişe votkanın 7–10 Euro olduğu bir yer Almanya. Özellikle kış aylarında burada alkolik olmak çok kolay. Saat 3’te hava kararıyor üstüne bir de korona ve belirsizliklerle beraber kendinizi içkiye verirseniz karaciğeri elinize alırsınız. İki keyif birası içmek için borca girmenize ya da önceden planlamanıza gerek yok …

Sakinlik : Sabah yatağınızdan kalktığınızda ülkenin yangın yeri olmayacağı aşikar. Ülke size küçük süprizler hazırlamayacak. Dün bıraktığınız hayatınıza kaldığınız yerden devam edebileceksiniz. planlarınız aksamayacak. En azindan ülkenin yol açtığı bir kargaşa olmayacak.

Benim için kötü yanları :

Sıfırdan başlama : Kurulu düzeninizi bırakıp birkaç seneliğine ya da temelli geldiğinizde, çaba göstermezseniz burada iş dışında, sosyal anlamda aradığınızı bulmanız çok zor. Eğer zaten herhangi bir hobiniz yoksa belli bir çevreye girmeniz ilk başlarda imkansıza yakın. Türkiye’de hobinin lüks olduğunu da hesaba katarsak sudan çıkmış balığa dönmeniz mümkün maalesef.

Dil : Dil büyük bir bariyer. İnsanlar malesef yarı yolda bırakıyorlar. “Abi ben zaten öğrenemem” ya da “ben iki seneliğine geldim sonra döneceğim” gibi bahanelerle dil öğrenmiyorlar. Herkesin amacı farklı tabii ki ama sonra kimse şikayet etmeyecek o zaman. Evet mavi kartla gelince 33 ay sonra dil şartı olmadan süresiz oturum alabiliyorsunuz. Ama B1 seviyesinde Almanca bilirseniz bu süre 21 aya iniyor. Arada tam olarak 1 sene var. Üstelik Almanca öğrenmeniz yanınıza kar kalıyor. Genelde son dönemlerde gelen insanlardan “abi entegre olamadik” , “çok zor cevre edinmek” gibi sözler duyuyorum. Bu noktada belki de öz eleştiri olarak gerçekten denediniz mi diye sorulabilir. Evet Almanlar ülkede bu kadar göçmen veya yabancı insan olmasına rağmen yine de kolay değiller (genelleme). Ama en azından insanlarla kendi dilinde (boktan bile konuşsanız) bir iletişim kurmak çoğu yerde olduğu gibi burada da avantaj. Türkiye’de yabancı adam Türkçe konuşmaya çalıştığı zaman bütün puanları kapıyor. Bu burada da geçerli merak etmeyin. 9–5 çalışıp sonra İstanbulda yaşadığınız hayatı birebir buraya taşıyıp üstüne bir taş koymazsanız, ağlamanız normal.

Ev Bulmak : Kalıcı oturumunuz yoksa veya Avrupa Birliği vatandaşı değilseniz ev bulmak için çok daha fazla efor harcamanız gerekiyor. 30–40 başvurudan sonra size eger 2–3 kişi geri dönerse, allahın sevgili kulusunuz demektir bu. Evler de Türkiye’de veya Amerika’daki gibi değil, daha küçük 50–70 metrekare arası, az eşya koyabileceğiniz evler. Benim çevremde 70 metrekareden büyük evde oturan kimse yok. Bir de kira fiyatları Berlin’de çok artmış son zamanlarda. Burada bulunan çakal Almanlar, yazılımcıların geldiğini bildikleri için fiyatları yukarı çekmişler. Yazılımcı maaşları ortalamanın üzerinde olduğundan bu sefer Almanlar da ev bulmakta zorlanmaya baslamışlar.

Burokrasi : İşiniz her şekilde çözülüyor. Ama artık 4 saatte mi çözülür 4 ayda mı çözülür orası tamamen bir bilinmezlik. Üstüne üstlük bir de işin içine korona girince vize, oturum izni, ikametgah gibi işlemler adeta bir eziyete dönüşüyor. Burada her şey mektupla işliyor. Ben şahsen geldiğimden beri aldığım hiçbir kağıdı veya mektubu atmadim. Dönüp dolaşıp beni bulur çünkü. “Biz sana şunu atmıştık, bu işlemi yapman için sana milattan önce attığımız şu mektup da gerekiyor “ dediklerinde hazır olmak için her evrağı saklamak şart

Sonuç olarak biraz fedakarlık göstermeye ve çabalamaya hazır olun. Çünkü yeni bir yerde armut piş ağzıma düş düşüncesiyle çok yol kat edilmiyor.

--

--