Warum lerne ich Deutsch?

Ekin Alcar
2 min readDec 19, 2020

--

Photo by Dima Kolesnyk on Unsplash

Almanya’ya taşınmamla birlikte, uzun zamandır ilk defa birileriyle iletişim kurmakta zorluk çektim. Derdini anlatamamak dünyanın en lanet duygularından biri. ‘Herkes ingilizce biliyor abi’ sözü günlük hayat için belli oranda doğru. Ama konu bürokratik işlere geldiğinde Almanca bilmekten başka çareniz kalmıyor.

Berlin’de herhangi bir devlet dairesine gittiğinizde doğal olarak herkes Almanca konuşuyor. Bütün kağıt, evrak ve formlar Almanca. Ancak benim anlam veremediğim Göçmenlik Bürosunda da herkesin Almanca konuşuyor olmasıydı. Ya kardeşim, adı üstünde ‘göçmenlik bürosu’ yani göçmenler geliyor ve Almanca bilme olasılıkları çok çok düşük. Bu insanlar eğer dediklerinizi anlayamıyorsa nasıl halledecekler işlemlerini? Hadi anlarım, göçmenlik bürosuna gelen kişi iki,üç senedir orada yaşıyordur. Ama bir arpa boyu yol kat edememiştir ve Almanca’nın ‘A’ sını anlayıp konuşamıyordur. O zaman onun şikayet etmeye yüzü olmamalı. Ama Almanya’ya yeni gelmiş insanlardan da anında Almanca konuşmasını beklemek çok saçma. Neyse ki son dönemde geri bildirimleri değerlendirip, en son sizin evraklarınızı alan personele gerekirse İngilizce konuşabilmeleri için izin vermişler.

Ayrıca şunu söylemekte fayda var. Personelin normalde sizinle İngilizce konuşması yasak. Bu şekilde doğacak herhangi bir yanlış anlaşılmadan (tercüme hatası gibi) kendileri sorumlu tutulmuyorlar.

Ben bu konuda biraz şanslıydım. Bana sıra numarası veren hanımefendi Türkçe konuşuyordu ve bana fazlasıyla yardımcı oldu. Genel olarak hızlıca süreci anlattı ve yapmam gerekenlerin teker teker üzerinden geçti. Şunu da söylemeden edemeyeğim, kendi dilinizde yabancı bir ülkede konuşabilmek ve konuşan birilerini bulmak büyük bir lüks.

Tüm bu deneyimlerimden sonra, işimi şansa bırakmamak için Almanca öğrenmeye karar verdim. Önümü görmeden bu serüvene atılmak istemedim. Kısacası acaba burada kalıcı olacak mıyım? Berlin bana göre mi? Burada belli bir süre kalacak mıyım? gibi soruları cevaplayıp, geldikten aşağı yukarı altı ay sonra SpeakEasy Berlin’e kayıt yaptırdım.Seçtiğim kurs ‘Abendkurs’ yani ‘akşam dersi’ olarak geçiyor. Çalışanlar için hazırlanmış bir program. Haftada iki gün toplamda üç saat Almanca görüyorsunuz ve bu asla yeterli değil. Size sınıfta temel dil bilgisini, cümle yapılarını gösteriyorlar ve sonrası sizin pratiğinize kalıyor. Ben aynı zamanda Quizlet ve Duolingo kullanarak hem kursu pekiştiriyorum hem de göz ve kulak aşinalığımı geliştirmeye çalışıyorum. Tutup da Almanca felsefe kitabi yazmayacağım sonuçta. Az çok insanlarla iletişime geçebilir, devlet dairesinde sorun yaşamadan işlerimi halledebilirsem yeterli şimdilik. İşle beraber dil öğrenme süresi maalesef biraz daha uzun sürüyor. Çünkü iş yerinizde sadece İngilizce konuşuyorsunuz ve Almanca’ya maruz kalmıyorsunuz. Korona döneminde de sosyal ortam öldüğünden odanın içinde deli gibi kendi kendinize konuşmak zorunda kalabiliyorsunuz. Ben online olarak dil öğrenemeyeceğimi bildiğim için Tandem olayına hiç bulaşmadım. Fiziksel olarak sınıfta olmak, kurşun kalem ve defterle not tutmak benim için her zaman daha faydalı oluyor. Şimdilik Almanca seviyem A2 ve ilk hedefim B1 olup süresiz oturum hakkını almak.

Almanca öğrenmek uzun ve meşakkatli bir serüven. Daha önceden öğrendiğim hiçbir dile benzemiyor (İngilizce,Fransızca, İspanyolca). Kendiniz için yapabileceğiniz en iyi şey, kulağınızı sürekli Almanca’nın ne kadar zor olduğunu hatırlatan laflara kapatıp önünüze bakmak olacaktır.

--

--